Leyla Hancı

”Sanatın kendisi daima muhalif ve uzlaşmaz bir tutum içerisindedir. İçinde evrensel normları barındırır. Daha güzeli, iyiyi, doğruyu arar; Eleştirir, yönlendirir, değiştirir… Sanatçı; gerek imgelerin, kelimelerin siyasi yönelimini gerekse kimlik ve çatışma çerçevesinde gelişen fikirleri keşfetmeye yönelik görsel, dilsel tüm göstergelere sanatında yer verir. Benim için sanat, çatışmanın içindeki uyumu yakalayarak bir dil oluşturmaktır.”

1. Sanat anlayışınızdan bahseder misiniz?

Çalışmalarım, insan duygularının ifadesini içerir. Sanatı; içsel dünyaya, sanatçının duygu yaşantılarına ve bu duyguların ifadesine bağlamaktayım. Sanatın özünü “insan ve iletişim’de” arayan; içsel yaşantı, psikolojik durum, İletişim halleri ve insanın evrimsel adaptasyonunu merkeze alan bir sorumluluk taşımaktayım.

Çalışmalarımda modern zamanlardaki ilişkilere vurgu yapmak istedim. Günümüzde ilişki biçimleri de zaman içinde evriliyor, dinamikleri değişiyor. Her şeyin hızlı tüketildiği zamanımızda; ilişkilerde çabuk tüketilir hale geldi. Emek verilmediği zaman tüketmek ve yabancılaşmak kolay oluyor. Zira tüketimin bir yaşam tarzı, varoluş biçimi, ruh hali, ideoloji haline geldiği bir sosyo-ekonomik düzende yaşıyoruz. İnsanların kendisiyle bu süreçte yüzleşmesi gerekmektedir. Var olma yok olma döngülerinin oluşturduğu izlerin kendiliğinden silindiği düşünülür. Doğanın bedenle çarpıştığı anlardan kalan ise bu döngünün bilincimizde ve bedenimizde yarattığı görülen / görülmeyen tahribattır. Ortak bilinç ve bilinçaltını nasıl oluşturacağı, doğanın acı hatıra kayıtlarıyla nasıl yüzleşeceği ve onları nasıl sileceği süreci deneyimlenecektir. 2020 Pandemi sürecinde bireyler yalnız yaşamanın; uzun süreli tek başına kısıtlı bir alanda vakit geçirmenin ne kadar zor olduğunu, sosyalleşme, iletişim kurma, paylaşma arzusunun ne derecede önemli olduğunu ve aslında bunların insan organizmasının hayata uyum sağlamak için ne kadar temel ihtiyaç olduğunu sanki yeniden keşfetmiş oldular. Bu nedenle kolektif üretimler, ekolojik hareketler ve doğayla uyumlu üretim politikaları daha da önem kazanmaktadır.

2020 Yılında tüm dünyada salgın nedeniyle insanların ölmesi; hepimize bir kez daha gösterdi ki doğa ve dayanışma çok önemli. İnsan sosyal bir varlık. Tüm dünyanın dayanışma içerisinde olması gerekli. Yaşam kaynaklarını korumak, iklim dengesi için çabalamak elimizde. Sistemin dayattığı bencillik aşılmalı.

2. Yaratımınızı tetikleyen kaynak nedir?

Hepimiz dünyada bir yer edinmeye geldik. Bir resimde kaybolacak kadar küçük, kendini bulacak kadar büyük… Bu üretime nasıl baktığınızla ilgili bir durumdur. Çalışmalarımda canlı türlerinin zaman ve süreç etkisiyle nesilden nesile kalıtsal değişiklikler yaşayarak; ilk halinden farklı bir hale gelmesi sürecini öyküleştiriyorum. Bu da tüm canlıların biyolojik olarak bir bağlanmışlık içerisinde olduğu anlamına gelmektedir. Değişime en dayanıklı deniz kabukları, sarmal yapılar, kelebekler, ipler, halatlar gibi imgeler resimlerimde yer almaktadır. Tüm bunları kadın bedeniyle ilişkilendirmekteyim. Nesil’in devamlılığını sağlayan kadın bedeni, bu türlerin değişimiyle benzerlik göstermektedir. Tüm bu benzerlikler üzerinden birbirlerine bir halatla bağlanan türleri görmekteyiz öykümde. İzleyicinin türleri aracı olarak kullanarak; aralarındaki benzerlikleri ve bağı keşfetmelerini; ilişkilerimizin neden ve nasıl kurulduğuna odaklanmalarını istiyorum.

Leyla Hancı, Evrim’in Öyküsü XI. Sığınmak 50x60cm 2019

3. Kendi açınızdan baktığınızda resim yapmak bir çatışma mı yoksa uyum mudur?

Sanatın kendisi daima muhalif ve uzlaşmaz bir tutum içerisindedir. İçinde evrensel normları barındırır. Daha güzeli, iyiyi, doğruyu arar; Eleştirir, yönlendirir, değiştirir… Sanatçı; gerek imgelerin, kelimelerin siyasi yönelimini gerekse kimlik ve çatışma çerçevesinde gelişen fikirleri keşfetmeye yönelik görsel, dilsel tüm göstergelere sanatında yer verir. Benim için sanat, çatışmanın içindeki uyumu yakalayarak bir dil oluşturmaktır.

4. Gerçeklik kavramı sanat anlayışınızda ne kadar yer kaplıyor?

Yapıt, ister toplumsal/politik isterse bireysel/psikolojik içeriğe sahip olsun, her durumda temel olarak gerçekliği nasıl ele aldığına göre değerlendirilir. Gerçekliği birebir yadsıyabildiği gibi onu ontolojik olarak kurgulayabilir, gerçekliği yadsıyarak çarpıtabilir veya ondan bilinçli olarak uzaklaşabilir ya da onu aşmaya çalışabilir. Burada önemli olan nokta, birbirine taban tabana zıt olan her iki eğilimde de gerçeklikten kaçışın mümkün olmamasıdır. Benim için bir nesneyi, imgeyi veya kavramı sanat eserine dönüştürürken onu herhangi bir bağlama oturtmak zorunluluğu yoktur. Eser döneminin içinde bulunduğu koşullardan doğacak ve geleceğe yönelik bir işaret istemese de barındıracaktır. Böylelikle gerçeklik zeminine basacaktır çalışmalarım. Her ne kadar temsil sorunu umurumda olmasa da, onu aşmaya çalışsa da, bu gerilimden daima beslenecektir sanat eserlerim. Sanat yapıtında sorgulanan şey yeniden canlandırmada ya da benzerlik kurmada sağlanan başarı değildir yalnızca. İmitasyonla, varsayılan ve yaratılan şeyin kendisi dışında duran, taklit ettiği şeyle kurduğu ilişkinin niteliği, asıl sorulması gerekendir. Çünkü, mimesis yetisi hem üretmek hem de benzerliği algılamak yetisidir. Böylece, sanat, görünür gerçekliği yeniden okuma ve bu gerçekliğe karşı yeni bir gerçeklik oluşturma olanağıdır.

Leyla Hancı, Evrim’in Öyküsü şüphenin Gölgesi 50×70 cm Gravür 2018

5. Eserleriniz hayatın bir parçası olsaydı nerede olurdu?

Eserlerim bir paradoks olarak ortada öylece dururdu.

6. Sizce yaratıcılık bir başlangıç mı yoksa sonuç mudur, açıklar mısınız?

Yaratıcılık teması ele alındığında hiç de kolay bir denklem olmadığı açıktır. Yaratıcılık, bir süreçtir ve belli bir amaca yönelik olan yaratıcılık süreci sonucunda, genellikle, somut ya da soyut değişik bir üretim ya da düşünce ortaya çıkmaktadır. Yaratım anının yarattığı gerilim ve odaklanmadan kaynaklı bir sancıdır çekilen. Başlangıçta varlığı ile yaratıyı tetikleyen duygular, sanatsal yaratma sürecinde ve sonunda tamamen farklı yeni duygulara yerini bırakabilir. Ve bu dayanağın temelleri, insanın kendisini ifade etme anlayışından ileri gelmektedir.

Leyla Hancı, Leyla Hancı, Evrim’in Öyküsü IV – Gravür 50x70cm 2017 Leyla HANCI

7. Günümüz dünyasına bakıldığında popüler kültürün etkisini eserlerinizde hissediyor musunuz?

Popüler kültürün bir ürünü olarak yeniden çoğaltılan sanat yapıtı sahip olduğu aurayı yitirmiştir. Bir sanat yapıtının ilkece yeniden üretilebilir olması, bunun sanatın doğasında bulunan bir aktarım pratiğidir. Ancak, artık sanatın işlevi bu yeniden üretimle birlikte değişmiştir. Bir sanat yapıtının mekanik yeniden üretimi yeni bir şey sunmaktadır. Reprodüksiyon aralıklarla ilerlemektedir. Giderek artan üretim yöntemleri ve ilerleyen teknoloji, kapitalizmin ve onun sürekliliğini sağlayan dinamiklerin zaman içinde güçlenerek bir tüketim kültürü yaratmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, küreselleşen dünya ve modern sürecin geldiği noktada sanatçı da üretim ilişkilerinde artık yaşam içinde tutunabilmek için kurumsal yapı ve organizasyonlara uyum sağlayan, hayatını sürdürebilmek adına kültür endüstrisine entegre olmak zorunda bırakılmıştır. Bu durum çok eleştirdiğim bir noktadır. Sanatçının eser üretmesi belli bir pazar ve piyasaya yönelik olmamalıdır. Çalışmalarımda kullandığım; Serigrafi baskı, gravür baskı teknikleri  çoğaltılabilme özelliğine sahip olmalarından dolayı pop sanatının tekniğiyle örtüşmektedir. Baskı sanatçılarının ürettikleri eserler belli sayılarda üretilip imzalandığı için, eserin tekilliği, biricikliği ve aurası aşılmış olmaktadır. Fakat çalışmalarım, pop sanatının içeriğiyle örtüşmemektedir. Popüler kültür, kitlelerin popüler beğeni tercihleri ve sürekli tüketimi doğrultusunda kitle kültürünün belirleyicisi ve gerçekleştiricisi konumundadır. Benim çalışmalarımın içeriği ise daha varoluşsal, derinlikli bir anlam arayışındadır. Sanat eserinin,yüzeyselliğin, tüketimin, para ile değiş tokuşunun hedeflendiği bir meta aracı olması son derece karşı olduğum bir durumdur.

8. Toplumsal dünyanın sanat anlayışınızda etkisini olduğunu düşünüyor musunuz?

Toplum ve sanat karşılıklı etkileşim hâlindedir. Apolitik veya etkisiz sanat diye bir şey yoktur. Evrensel olarak dünyanın gidişatı, geçirdiği değişimler, dönüşümler; Sanatı, sanatçıyı hatta kullanılan medyumları bile etkiler. Günümüzde sanat pratiği ve sanat nesnesi çoğunlukla medyum, teknoloji, bilişim ve sanat ilişkisi bağlamında ele alınmaya başlanmıştır. Sanatın malzemesinde bir hiyerarşi bulunamayacağı kesindir. Genellikle ben klasik bağlamdaki boyutlardan daha büyük gravür çalışmaları gerçekleştiriyorum. Baskı adedini kısıtlı tutmaya özen gösteriyorum. Çalışmaların çizgi kalitesi, baskı kalitesinin bozulmaması için çok titizlendiğim söylenir. Zaman zaman gravürlerimde kolaj kullanıyorum. Veya farklı malzemeleri baskı sürecinin içerisine katıyorum. Kesinlikle gravür baskıda “emek vermeyi” gözardı etmiyorum. Bir plakayla aylarca uğraştığım oluyor. Post-endüstriyel süreçte baskı sanatlarının çok değer kazanacağını düşünüyorum.  Sanat eserini üretirken eskiye özgü saflığı, emeği korumaya önem veriyorum. Baskı tekniği aşırı sabır, titizlik ve dikkat isteyen bir iş. Tabi ki içinde yaşadığım toplumdan etkileniyorum. Sanatçı, dünyada kendisini konumlandırırken; Hangi coğrafyadan beslendiği eserlerine yansır çoğunlukla. “Coğrafya kaderindir” sözüne inanıyorum. Genellikle eserlerimin odağında kadın teması bulunur. Kendimden de yola çıktığım için. Toplumumuzda kadına değer verilmediğini görmek, şiddet uygulandığını hatta katledildiğini görmek, benim için son derece travmatik bir durum. Ve toplumumuzdaki bazı tutumların eserlerime yansıdığını görebiliyorum. Bazen bilinçdışı bile gerçekleşebiliyor. Aslında travmatik ve acılarla dolu bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Sokakta kime çarpsanız ciddi anlamda yaralı… ve etkilenmemek elde değil. Empati kurabiliyorum. Böylelikle toplumun sanatı, Sanatın da toplumu oldukça fazla değiştirme gücünün bulunduğunu düşünüyorum.

Leyla Hancı, Leyla Hancı, Endişe’ye gerek yok!, Tuval üzeri akrilik boya 40x40cm 2020

9. Estetiğin güncel söylemi sizce nedir?

Günümüzde önemli olan eserlerin estetik kaygısı değil, fikri ve anlamıdır. “Kesin olan bir şey var ki günümüzde üretilen işlerin artık estetik olarak bir bağının olmadığıdır.” Sanatın herhangi bir estetik kaygı gütmesi gerekmediği düşüncesidir. Günümüz eserleri geleneksel estetik kaygıları arka plana itmesi, eserlerde eleştiriye dönük sorgulamaların önemsenmesi ve fikir odaklı çalışmaların ortaya çıkarılmasını önemsiyor. Öyle görünüyor ki sanatın sınırları gelişmeye ve genişlemeye devam ettiği sürece fikir, anlam, biçim ve estetik gibi kavramların değişimi de kaçınılmazdır. Bundan bir yüzyıl sonra bambaşka kavramları tartışıyor olacağız.

10. Türkiye’ de kadın sanatçı olmak sizin için ne ifade ediyor?

Cinsiyeti doğa belirlerken, toplumsal cinsiyeti kültür belirlemekte. Kadına kimlik verirken aynı zamanda onu konuşmamızı sağlayan ortak bir dil de yaratıyor. Bu dil kadını ve kadın olmayı sürekli, yeniden inşa ediyor. Kadın yüzyıllardır farklı kültürlerde doğurganlığın, bereketin ve şefkatin sembolüdür. Yapılan tüm heykellerde bereket, bolluk getirdiğine inanılmış tanrıçadan; Günümüzde ise eşitliği, hakları, temsiliyeti, adaylığı, cinayetleri, tecavüzleri, cinselliği, seksiliği, hamileliği, kürtajı, doğumu, politikaları, feminizmi, emeği, güzelliği, bekareti, kadın olması, evliliği, boşanması, dul olması, bedeni, kilosu, diyeti, modası, ve mutlaka namusuyla tartışılmaya devam edilen bir cinstir. Cinsiyet ve söylem çalışmalarının vardığı ortak sonuç ve bakış açısı, cinsiyetin sosyal olarak inşa edildiği, cinsiyet kimliklerinin etkileşimsel olarak gerçekleştirildiği, cinsiyet ve söylem arasında dolaylı bir ilişki olduğu ve söylemlerin cinsiyetler için hem bir kaynak hem de bir sınırlama olduğudur.

Feminist hareketlenmeyle birlikte ortaya çıkan tartışmalar birçok alanda tartışılmaya başlanmış ve sanat tarihinde de sesini yükseltmiştir. Bu alandaki tartışma, 1971 yılında Linda Nochlin’in ‘Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?’ başlıklı makalesiyle başlar. Böylelikle sanat tarihi de feminist bir bakış açısıyla sorgulamaya açılır. Nochlin’in makalesi, o dönemde önemli ölçüde ses getirir. Nochlin’in itirazları sanat tarihi sahnesinde kadınların da var olduğunu kanıtlama çabası olarak okunabilir, fakat bu durum umdukları gibi olmaz ve kadın sanatçılar yine tarihte sessiz bir şekilde var olmaya devam ederler. Bu ısrarlı çabalar kadın kimliğinin, sanat alanında da varlığını inşa etmenin yanında, sürekli bir var oluş mücadelesi verildiğini, ancak bazı engellerden dolayı seslerini yükseltemediklerini kanıtlama çabasıdır. Türkiye’de de genç kadın sanatçılar birçok sorunla karşılaşmaktadır. Eserlerde ince detay kullanan, daha naif temalar tercih eden birçok kadın sanatçı küçümsenmekte ve tıpkı “dantel gibi işlemiş” sözüyle basitleştirilmektedir. Oysa aynı çalışmalar bir erkek tarafından gerçekleştirildiğinde sabrından dolayı yüceltilmektedir. Nü çalışmalarda da aynı durum söz konusudur. Nü çalışan erkek sanatçılar kolayca kabul görürken, söz konusu bir kadın sanatçıysa kabul edilmesi çok daha zor bir süreç bekliyor. Koleksiyonlarda da aynı durum söz konusudur. Erkek sanatçılar koleksiyonlarda kendilerine kolayca yer bulurken, aynı durum kadın sanatçılar için mümkün olmamaktadır. Kadın sanatçılar için acaba sanata devam eder mi? Kaygısı taşınmaktadır. Eserlerini satabilmek için hamileliğini gizleyen sanatçılar olduğunu biliyorum. Koleksiyonerler sanata verilen ara süreler nedeniyle boşa yatırım yaptıklarını düşünmektedirler. Böylece kadın olmak, sanatçı olmak, anne olmak, ev geçindirmek, çalışmak, ve daha bir sürü sorunla boğuşmak durumundadır. Türk sanat tarihinde yine de öncü olmuş; Gülsün Karamustafa, Nur Koçak, İpek Duben, Tomur Atagök, Şükran Moral, Canan Şenol, Nevhiz Tanyeli gibi birçok kadın sanatçı yolumuza ışık tutmaktadır.

Son söz olarak Ulu önder, Mustafa Kemal Atatürk, kadına verdiği değeri, tüm Avrupa ülkelerinden önce Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını vererek göstermiştir.

“Kadının olduğu yerde sevgi vardır, şefkat vardır, barış vardır.”

“ Kadın isterse dünyayı değiştirir.”

Leyla Hancı, Doğa’nın Sınırları, 50x70cm, Gravür 2020

LEYLA HANCI KİMDİR ? 

1983 yılında İstanbul’da doğdum. 2000-2002 yıllarında Yıldız Teknik Üniversitesi Serigrafi programında ön Lisans yaptım. Lisans eğitimimi 2003-2007 yılları arasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde tamamladım. Şimdiye kadar birçok sergi ve yarışmaya katıldım. Büyük boyutlarda gravür çalışmaları gerçekleştiriyorum. Yağlıboya  ve Baskıresim çalışmalarımı  resim atölyesinde halen sürdürüyorum.

Karma Sergiler:

2020    Portakal Çiçeği UPSK

2020    Uluslararası Sanal Engravist Baskıresim Bienali

2020   “Beşiktaş Çağdaş Sanat Gelerisi,19 Mayıs Digital Sergi

2020    Tam Sanat Online Digital Galeri 19 Mayıs Gençlik Sergisi

2020   “Bas Buluş Özgün Baskıresim Sergisi, Trakya Üniversitesi Edirne

2019   “II. Uluslararası Özgün Baskıresim yarışması, Trakya Üniversitesi Edirne

2019   “Genç Etkinlik 8”, UPSD. Beşiktaş Çağdaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi İstanbul

2019    Rating Academy Uluslararası Farkındalık Kongresi, Derin Çizgi Gravür Sergisi, Çanakkale

2018     Trakya Üniversitesi I. Özgünbaskı Yarışması, Edirne

2017     Bas Buluş 2017, Özgünbaskı Sanatçıları, Namık Kemal Üniv.Tekirdağ

2017     Batum – Tiflis Özgün Baskı Festivali, Gürcistan

2017     Galeri Nişart Karma Resim Sergisi, İstanbul

2017     1.Uluslararası Posta Sanatı Yarışması, Trakya Üniversitesi GSF., Edirne

2016     Printed 16, Mixer, İstanbul

2016     Özgünbaskı Sanatçıları Sergisi, İstanbul Fatih Sultan Mehmet Üniv.Sergi Salonu

2013      13. Şefik Bursalı Resim Yarışması Sergisi, Ankara Resim ve Heykel Müzesi,

2011      RHMD 4. Uluslararası Özgünbaskı Resim Sergisi, MSGÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi , İstanbul

2010   (CKM) Caddebostan Kültür Merkezi, Performansbir  Galeri, İstanbul

2010      Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi, Doğuş Sanat Galerisi “Özgünbaskı sanatçıları” Sergisi, İstanbul

2009     I . Uluslararası Baskı resim Bienal’i Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi, Ankara

2009     I . Uluslararası Baskı resim Bienal’i Işık Üniversitesi, İstanbul

2009      33. DYO Resim Yarışması , İstanbul, Ankara, İzmir , Malatya , Kayseri, Trabzon,Denizli ,Şanlıurfa , Kıbrıs /       Lefkoşa

2009   (CKM) Caddebostan Kültür Merkezi, Performans bir Galeri, İstanbul

2009    Galeri Binyıl Karma Sergi, İstanbul

2008    Doğuş Üniversitesi Özgün Baskı Resim koleksiyonunda çalışmaları bulunmaktadır.

2008      I . Uluslararası Baskı resim Bienali (IMOGA) , Beşiktaş Çağdaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi

2007      Uzak /Yakın Buluşmalar, İzzet Baysal Üniversitesi ,Bolu

2007      Marmara Üniversitesi GSF. Özgünbaskı Resim sergisi, İstanbul

2007      Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi ‘Özgünbaskı Resim Ustaları’Sergisi, Balıkesir

2007      ArtForum Ankara 3. Plastik Sanatlar Fuarı , Ankara

2006      Uzak / Yakın Buluşmalar, Kocatepe Üniversitesi, Afyon

2006      Uzak / Yakın Buluşmalar, Trakya Üniversitesi , Edirne

2006      Uzak / Yakın Buluşmalar, Atatürk Üniversitesi , Erzurum

2006      Wolfgang Pilz ile “Ödünç Odalar”Özgün Baskı Workshop çalışması

2003      Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 11 Galeri 11 Sergi, İstanbul

2002      Yıldız Teknik Üniversitesi Geleneksel Atölye Sergisi, İstanbul

 

yorum yap

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

NAZLI IŞIK sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et