Stoacılık
Epikuros’ un öğretilerine karşı çıkan stoacılık, tutkuya karşı aklı mutlu bir yaşamın aracı olarak gördü. Zenon tarafından Atina’ da Poikile meydanındaki direkler arasında başlatılan stoacılık, adını bu direkler arasında bir resim galerisinde ( Stoa) toplandıklarından dolayı almıştır.
Zenon’ un da amacı ”Mutluluğa nasıl ulaşırız? ” Bilgelik nedir buna nasıl ulaşırız?” sorulara cevap arıyorlardı ve stoacılara göre bu durum teorik ve pratik erdemi elde ederek mümkündü. Teorik erdem, eşyanın mahiyetini anlamak; pratik erdem ise, akla uygun davranmaktan geçiyordu. Burada da ortaya edinilen bilginin doğruluğundan nasıl emin olunacağı sorunu çıkıyordu. Stoacılar buna doğaya uygun davranarak şeklinde cevap verdiler. Akla uygunluk doğaya uygunluktur; akıl bir doğa ve bir maddenin ürünüdür, doğada olup bitenlerin yansımasından ibarettir.
Temel düşüncelerinden biri de dünya üzerinde başımızdan geçen olaylara nasıl tepki verdiğimizdi. Sadece değiştirebildiğimiz şeyler için endişe duymamız gerektiğini savunuyorlardı. İnsanların duygularını değişen hava gibi görüyorlardı. Duyguların aklı ve mantığı bulandırdığına, yargı gücüne zarar verdiğini öne sürüyorlardı.
Zenon bilgiyi ele benzetmişti. ( Burada aklımı ve kalbimi fethettin Zenon). Parmakları bilgiyi kavramak üzere olabildiğince açan ve onu anlamak üzere olarak tasavvur etmiş ve kavranan bilginin parmakları birleştirerek imgeyi güvenli hale getirmesi şeklinde bilginin güvenilirliğini kabulü olduğunu belirtmiştir. Elin yumruk olmasının algılamanın sonucunda vardığımız yargı olarak betimlemiş ve bir bilginin kesin olarak doğru kabul edilmesini sağ yumruğu sol elle bastırmanın gerekliğini savunmuştur.
Atina’ dan sonra Roma’ da etkisini sürdüren Stoacılık, buraya Cicero ve Seneca ile ulaşmıştır. Bu iki düşünür zaman ve insan kavramı içinde yaşlılığı ele aldılar. İnsanların zamanlarını boş uğraşlara değil, verimli uğraşlara harcaması gerekliydi. Burada Hippokrates’ in ” Sanat uzun, hayat kısa” sözüyle destelemek gerek. Seneca bu boş uğraşlardan kaçınmanın mümkün olduğunca kalabalıktan kaçınmakla mümkün olduğunu savundu. Seneca’ ya göre zeki bir biçimde var olmanın yolu felsefeyle ilgilenmekti. ( Türkiye’ de yaşasalardı böyle bir dertleri olmayacaktı.) Stoacıların ulaşmaya çalıştığı tepkisizlik durumu, bedel olarak soğuk, kalpsiz ve insanlığın bir nebze kaybedilmesi gibi ağır bir bedelle sonuçlanabilirdi.
Marcus Aurelius
Roma’ ya taşınan Stoacılık burada İmparator Marcus Aurelius ile farklı bir açı kazandı. Aurelius bir yandan ruhun ölümsüzlüğünü savunurken, bir yandan da sert bir ahlakçıydı. Aurelius, ” Kendini Gözlemlemek” yapıtında insanlara iki öğüt verir;
”Akıllı bir insan aklı olmayan hayvanlara karşı davranışların asil ve yüce gönüllü olmasını; insanlara karşı ise dostça ve sevgiyle yaklaş, çünkü onların akılları vardır. Ama bunları yaparken Tanrı’ ya yakarmayı unutma. ”
”Her gününü son gününmüş gibi geçirmek, öfkeden, ikiyüzlülükten uzaklaşıp gücünü kaybetmeden yaşamak ahlaki yetkinliğin göstergedir.”
Sonuç olarak Stoacılar döneminde şehir devletleri yıkılmıştır. Dünya vatandaşlığı fikri dönemin en belirgin özelliği olmuştur. Zenon homojen bir dünya devleti tasarlamış, ancak bu yaşam alanının sınırlılıkları tam olarak belirlenmemiştir.
KAYNAKÇA
Felsefenin Kısa Tarihi, Nigel Warburton
Felsefenin Kısa Tarihi, Otfrried Höffe
Düşünce Tarihi, Orhan Hançerlioğlu
Felsefenin El Kitabı, Selahattin Hilav
Diğer yazılar için Mecmua İstanbul