”Sanat, benim dünyamda olduğu sürece, var olabilmemin ve doğurabilme gücüne sahip olarak yaşamımın bana vermiş olduğu güçle geleceği şekillendirebileceğimi bilerek, üretmemin sonsuzluğunu hissedebiliyorum.”
1. Sanat anlayışınızdan bahseder misiniz?
Sanat anlayışımdan bahsetmek oldukça derin bir mevzudur. Kişiye göre değişkenlik gösteren bu olgu, benim içime girercesine, içimde kaybolurcasına bir seyahati gerektirmektedir. Sanat; benim dünyamda olduğu sürece, var olabilmemin ve doğurabilme gücüne sahip olarak yaşamımın bana vermiş olduğu güçle geleceği şekillendirebileceğimi bilerek, üretmemin sonsuzluğunu hissedebiliyorum. Sanat yaratma sürecinde insan oğlunun içinde savaştığı duyuma ses vererek dışavurum şeklinde dilediği gibi farklı disiplinlerde ifade etmektedir. Yer, mekan fark etmeden günden güne kendini güncelleyen sanat, sanat severe bu yeniliği kabul ettirmek güç olsa gerek.
2. Yaratımınızı tetikleyen kaynak nedir?
Bir sanatçının, bulunduğu toplumdan etkilenmemesi mümkün değildir. Bu sebeple benim başta kendime sonra da insanlara duyurmaya çalıştığım mesele özellikle kendi iç savaşımı yoğunlukla yaşadığım ve yüzleştiğim; kadının toplumdaki yeri ve algısı üzerinedir. İnancım ve tecrübelerimle önce bedenimi sonra da ruhumu keşfe çıktığım yolculuğum sonunda belli bir çizgiye ulaştım ve bunu sizlerle paylaşabilmenin heyecanını yaşıyorum. Farklı disiplinler -resim, enstalasyon, performans…- beni farklı noktalarda beslemeye devam ediyor. Bu beslenme, ürettiğim eserlerime cesur bir şekilde yansıyor.
Beden sadece fiziksel var olma durumu değildir. Beden ruhu taşır. İkisi bir bütündür. Bu yüzden ruhu besleyen her şey bedende çekinmeden tüm çıplaklığıyla var olabilmelidir. Kadının bu noktada yaşadığı tıkanmalar ve toplumun kadını bastırma dürtüsü, ruhunu içten çürüterek kutsal özelliğini, doğurganlığını, dişiliğini yok etmektedir.
Biz kadınlar, toplumun her noktasında var olabilmeli ve bu varlığımızı cesurca sergilemekten çekinmemeliyiz.
3. Kendi açınızdan baktığınızda resim yapmak bir çatışma mı yoksa uyum mudur?
Elbette uyum… Sebebi ise çalışmaya başlamadan önce iç dünyamdaki heyecanı ve sesine cevap verirken zamanın nasıl aktığını ve sonucunun nasıl bir haz verdiğini anlatamam… Biz sanatçılar aslında yalnız insanlarız, içimizdeki tutkuyu ve isteği tam anlamıyla paylaşmaktan çekinirken aslında cesurca eserler yaratmaktan mutluluk ve huzur duyarız.
4.Gerçeklik kavramı sanat anlayışınızda ne kadar yer kaplıyor?
Gerçeklik kavramı, dünya çapında teknolojinin ilerlediğini ve geliştiğini biliyoruz. Özellikle 20.yy öncesine teknolojinin hız kazanmasıyla ivmelenen bir dönemdi. Hatta 1900‘ lü yılları başlarında sanatın gelişimi belli bir ölçüde hızlanmıştır. Obscura yoluyla mekanın tek noktadan ışık girercesine net bir şekilde gerçeklik kavramını temsil etmektedir. Gerçeklik kavramına ve sanat anlayışıma gelirse; resim sanatının geniş bir yelpazeyi kapsadığını biliyoruz. Sanat, nasıl ki devrime açıksa, sanat tarihin de yeniliği her zaman kucaklamıştır. Gerçeklik kavramına da açığım. Fakat yapıtlarımda gerçeklik kavramı nesnel olarak değil, tutku ve hissiyat olarak yer kaplamaktadır. Sanat felsefemde soyut bir bakış açım olsa da, gerçeklik algısını biçimleyen derinlik, boyut, akışkanlık, renk öğelerini yer vermekteyim.

5. Eserleriniz hayatın bir parçası olsaydı nerede olurdu?
Global bir dünyada kadın haklarını ya da kadını temsil eden yüzü olmasını isterdim. Toplumumuzda kadını güçlü kılmak adına seferberlik ilan eder ve yaşanılan zulümlere ses olmaktı. Nedeni ne olursa olsun, eserlerimin onların bayrağı, yüzü olmasını arzu ederdim.
6.Sizce yaratıcılık bir başlangıç mı yoksa sonuç mudur, açıklar mısınız?
Yaratıcılık; doğduğumuz andan itibaren, günümüze kadar gelen hatta geleceğimizi şekillendiren bir olgudur. İçimizde var ettiğimiz; başlangıçlara, yol açarak yaratıcılığını başlangıcın kapılarını sonsuza denk açıktır. Kutsal bir tutkuyu, itinalı bir şekilde, yaşadığı coşkuyu büyük bir cesaret ile dışavurumu gerçekleştirmek mümkün. Yaşadığı etkileşimler gerek özel hayatın verdiği, iniş-çıkış durumlardan, gerekse doğadan ya da bedenden haz alıp yaratıcılığın başlangıcını temsil ederek, sürecinde kendisine ait olduğunu biliyoruz. Süreç; vazgeçilmeyen ve farkındalığını bilmeden gösterdiği iradi bir çabayı gösterebilir ve yaşatabilir. Hiçbir sanatçı bu sürecin nasıl gittiğini fark edemez, hatta frenleyemez de. Sorduğunuz sorunun aslında ne başlangıcıdır, ne de sonuçtur; çünkü yaratıcılık aslında hiçbir zaman bitmez ya da başlamaz.!!! Bu süreci kimse belirleyemez. İstem dışı ya da planlanmış bir arzuyla gerçekleşebilir ve bu algıya da sonsuzluk diyorum. Yaratmanın, ne zaman biteceği bilinemediği gibi, istem dışı olduğunu da bilmek gerekir.

7. Günümüz dünyasına bakıldığında popüler kültürün etkisini eserlerinizde hissediyor musunuz?
Evet hissediyorum. Fakat popüler kültüründe kadının cinsiyet objesi olmadığını ele aldığım için popüler kültürün esintileri mevcut. Ama teknik olarak baktığın zaman popüler kültürün esintisi yoktur.
8. Toplumsal dünyanın sanat anlayışınızda etkisini olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmüyorum, sebebi ise toplumumuzun sanata olan duyarsızlığı ve ilgisizliği hiçbir zaman beni şaşırtmadı. Aslında çok üzücü bir durum… Biz sanatçılar ne yükler kaldırıyoruz, gerek dünyayı saran corona virüsü ile herkes gibi savaşarak birde bizim iç dünyamızın yılmadan ürettiğimiz bir dönemdeyken toplumumuzun sanat anlayışını beklemek bir hayli zor olsa gerek… Bekleyiş…Başka öteye gidemez.!!!

9.Estetiğin güncel söylemi sizce nedir?
Estetik değişkenlik sağlayan bir etmen, günden güne kendini yenileyen, duyu organlarımızla ve görsel olarak iletişim kurarak bir bağ kurmakta. Estetik kimi zaman eleştirel olarak bakmak kimi zamanda sanatsal olayların temelini indirtmek. Zaman kavramının içinde, bu kuramların farklı süzgeçlerden geçirerek somut ya da soyut olaylarını değerlendirmek. Çirkinin ya da güzellik algısı verdiği bu etki sanatta estetik yenide var olmasına vesile olmuştur. Çirkinliğin devasa görüntüsü bizim içimizdeki duyu organlarımızla harekete geçerek görsel bir şölen hazırlamıştır. Estetik tartışmaya açık bir teoridir. İstenildiği gibi çekebilir, istenildiği gibi de ileri sürdürülebilir.

10.Türkiye’ de kadın sanatçı olmak sizin için ne ifade ediyor?
Türkiye’de kadın olmaktan ziyade sanatçı olmak ZOR….! Üstüne de kadın olmak başlı başına ülkemizin kendi sorunlarının yani hala “kadına şiddeti” tartışıyor olmak… Dünya büyüyor ve gelişiyor, bizlerinde bazı durumların aşılması ve yol kat edilmesinden yanayım. Cumhuriyetin kadına sunulan hakkı verilmesiyle; geçmişten günümüze kadar gelen, insan haklarının hala tartışıyor olmak ve gündemde maalesef hala kadın sanatçı olmak mı? Kadın politikacıları görmek mi ? Kadına şiddet? Kadın çalışır mı.? Sorularıyla karşılaşıyoruz…!!! Yılmadan, mücadeleci tavrımızla bu sorunların üstesinden gelmekten yılmayacağız. Hayatta en önemli etmen Kültürün değerini taşıyan; eğitimcilerin, politikacıların, derneklerin ve sosyal sorumluluk projelerinin geliştiği, yeni nesilden yetişen çocukların ve toplumumuzu aşılamak adına birçok performansa dahil etmektir. Ülkemin, salgın hastalığının ve aşı tartışmalarına çözüm bularak, toplumun tüm disiplinliğini ve duyarlılığı ülkemin adına, içimizdeki umut yeniden canlanmış ve umutların kapısını aralanmış olmaktı.
Türkiye de kadın sanatçı olmak pek iç açıcı bir durum değildir. Cinsiyet ayrımcılığının olduğu bu dönemde içsel olarak çaba sarf etmek ve sesini duyurmaya çalışan binlerce kadın sanatçı mevcut. Alıcıların kaprislerine, imaj algısını göz önünde tutan koleksiyon alıcıların birden çok sebep yaratılarak kadın sanatçının desteklemek yerine dönüp bakmaması çok acı verici bir psikolojidir. Maalesef ki ülkemde kadın sanatçının değerini değersizleştiren toplumla karşı karşıyayız. Ve sanatta olan duyarlılık ve ilgi istenilen ölçüde değil. Biz kadınlar mücadeleci tavrımızla, vizyonumla kendimizi ve ruhumuzu adamış durumdayız. Biz sanatçılar keşfedilmekten ziyade, derdimizin ve davamızın derinlerde saklandığını ve bu saklanmış olan gizemin gün yüzüne çıkartmak için yapıtların bizimle konuşuyor olması, derdimizi görmemiz olağanüstü bir zevke taşıyor.

Fadime TürkFADİME TÜRK KİMDİR?
1987 Malatya doğumlu sanatçı, İstanbul’ da yaşıyor.
Lisansını, 2014’te Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tamamladıktan sonra Yeditepe Üniversitesinde 2017 yılında yine Plastik Sanatlar ve Resim alanında Yüksek Lisansını tamamlamış olup halen doktorasına aynı üniversitede devam etmektedir. Eğitim süresi boyunca performans sanatı, enstalasyon dahil olmak üzere kendini çeşitli dallarda geliştirmiş, 2013’ten bu yana bir çok karma sergide yer alıp, 4 performans ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte Ankara Life dergisinde ‘’Amor’ ’adlı yazısı yayınlanmıştır.