”Eserlerim yabancılaştırılan dünyayı göstermeyi, acı çeken, direnen, yaşama umudunu kaybetmiş, hissizleşen, deforme olmuş beden üzerine, aynı zamanda acıya karşı direnci de vurgulamaktadır.”
1. Sanat anlayışınızdan bahseder misiniz?
Sanat salt insanı anlatmaz, doğayı ve toplumu da anlatır. İnsan mutlaka bir toplum içinde yaşamaktadır. İnsanın bilincini belirleyen onun toplumsal varlığıdır. Her dönemin kendi gereksinimleri ve bakış açıları doğrultusunda sanat ortaya çıkar ve bu ölçütlere göre değerlendirilir. İnsanların etkisiyle toplum, ona bağlı olarak da sanat değişik evreler yaşamıştır. Toplumun temel ögelerinden meydana çıkan ilişkiler (idari fiziksel ögeler, idari kültürel ögeler), sanatın oluşmasına zemin hazırlar. Bir düşünme tarzı, ya da düşüncenin yorumu olarak içgüdüsel, duygusal ögeleri de içeren temel ihtiyaç şeklinde ortaya çıkarken, süreç içinde değişen ihtiyaçlarla dinin, büyünün, yönetimin, ideolojinin, eğitimin, estetik kaygıların aracı olmuştur.
Eserlerim yabancılaştırılan dünyayı göstermeyi, acı çeken, direnen, yaşama umudunu kaybetmiş, hissizleşen, deforme olmuş beden üzerine, aynı zamanda acıya karşı direnci de vurgulamaktadır. Karakterlerin dışında, insanın zihinsel ve duygusal durumunu, ruhsal ve düşünsel çöküşünün insan bedenine yansıması, yaşamında uçurumlarını görmek mümkündür. Hayat şartları yüzünden insanın yaşadığı yıkımları, toplumsal izleyişin insan bedenine verdiği zararı gözler önüne sererek, toplumda herkesin yer aldığı bir oyun olan hayatın insan vücuduna bıraktığı enkazı gözlemlememize izin verir.
2. Yaratımınızı tetikleyen kaynak nedir?
Sanatın var oluşu, sanatın toplum ile ilişkisini dış etkenlerin sanatçıya nasıl yansıdığını ve sanatçının bunu nasıl ifade ettiğini, kent yaşamındaki yabancılaşmayı, kent insanındaki mutsuzluğu ve kırık dökük insan ilişkileri beni en çok tetikleyen faktördür.

3. Kendi açınızdan baktığınızda resim yapmak bir çatışma mı yoksa uyum mudur?
Benim için önce “çatışma” ardından “uyum” geliyor. İnsanlar arasında ya da insanın kendi içindeki uyuşmazlık ve tutarsızlıklar sonucu sanatçının (kendi tuvallerimin) tuvalinde ortaya çıkan durum sonradan uyuma dönüşebiliyor, bu bardağa hangi yönden bakmanızla alakalı. Çatışmanın olumlu ya da olumsuz olarak sonuçlanması durumu bireylerin hangi tür çatışma yaşadığını ve bu tür çalışmalarla nasıl başa çıkabildiklerine bağlıdır. Uyum’sa sonradan gelişen bir durum bunu form, desen ve renklerle vererek daha kalıcı hale getiriyorum. Sonuç olarak benim için resim yapmak daha çok çatışma ve uyumu dengede kullanabilme yetisi.
4. Gerçeklik kavramı sanat anlayışınızda ne kadar yer kaplıyor?
Eserlerim gerçekliğin bilgisine ulaşma eyleminin bir parçası olduğu ölçüde, hayatın değiştirilmesi ve dönüştürülmesi zemininde kendisini ifade eder. Sanatın hayat üzerinde yarattığı kuşatıcı etki, onun olgusal olarak kavranmasını, gerçekliğin bilgisine ulaşma çabasının yaşamsal bir parçası haline getirir. Hayatın getirdiği felaketleri gösterdiğim dayanaklar, yaşamın sanat anlayışımda yarattığı etkiler ve hayat karşısındaki kişisel tutumum eserlerimde gerçeklik kavramının bir göstergesidir.

5.Eserleriniz hayatın bir parçası olsaydı nerede olurdu?
Eserlerim aslında hayatın her yerinde.
6. Sizce yaratıcılık bir başlangıç mı yoksa sonuç mudur, açıklar mısınız?
Bana göre ikisi de birbirini tetikleyen bir yapı. Ne bir başlangıç ne de bir sonuçtur tam olarak bu ikisi arasındaki sürecin tamamıdır. Fikirlerimin, yeteneklerimin ve hislerimin bir karması le ortaya çıkan eserin, “fikir” başlangıç kısmından “eser” sonuç kısmına kadar olan süreçtir. Buna bağlı olarak benim yaratıcılığım sonucunda başlamış ve tamamlanmış olur.

7. Günümüz dünyasına bakıldığında popüler kültürün etkisini eserlerinizde hissediyor musunuz?
Bir sanatçı olarak gözlemlediğim gerçeklerden hoşnut kalmıyorum. Tüketim arzusunun bir kültür olarak yer ettiği, tüketim toplumunun şimdiden yozlaşmış geleceğini yaşadığımız bu günlerde, gerçek dışı olanın gerçek olarak kabullenilmesi, yönlendirilmiş bir kültürde hile yoluyla kurban edilerek yaşamımıza devam ediyoruz. Bu düzene uyum sağlayamayan uyum sağlamaya çalışan ya da başaramayan bunun sonucunda düzenin kıyısında kalmış, ezilmiş, umutsuz, yalnızlık içerisinde bu boğucu hava karşısında seçtiğim konu ve biçim yoluyla onları ön plana atıp bir sanat anlayışı geliştiriyorum.
8. Toplumsal dünyanın sanat anlayışınızda etkisini olduğunu düşünüyor musunuz?
Modernleşmenin arka yüzündeki yabancılaşma, yalnızlaşma yüzünden insan bedenine verdiği yıkımı en iyi şekilde değerlendirdiğimi düşünüyorum.

9. Estetiğin güncel söylemi sizce nedir?
Doğada ve Sanatta ayrım yapmadan güzelin ne olduğunu düşünen araştıran bağımsız bir disiplindir.
10. Türkiye’de kadın sanatçı olmak sizin için ne ifade ediyor?
Cinsiyete karşı ayrışmış bir toplumda, bazen kadın sanatçıların akıntıya karşı yüzdüğünü hissediyorum. Elbette genel olarak toplumun ve (bir kısmı diğerlerinden daha fazla olmak üzere) sanatçıların da katıldığı, erkeklerin kadınlardan güçlü, üstün ve farklı olduklarına kadınların zayıflıklarına, toplumun kadına biçtiği rollere, sanatın yaratıcısı olmaktan çok nesnesi olmak için var olduklarının düşünülmesi, sanatla olan mücadelemize set kursa da resim, moda, edebiyat, siyasi gibi her alanda kendini yetiştirip bununla mücadele eden Türk Kadınlarına şahit olmak beni umutlandırıp daha da güçlü adımlar atmamı sağlıyor . Tüm sanatçılar eşittir ama bazı sanatçılar daha da eşit ve değerlidir.


EMİNE DİKİCİ KİMDİR ?
1995’te Karaman / Ermenek’te doğdu.2014 yılında Konya Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümüne başladı.2018 yılında Lisansını tamamlamış olup aynı Üniversite’de Prof. Dr. Hüseyin ELMAS danışmanlığında Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir