”Uzun uğraş, kaygı ve sorgulamalarla oluşturduğunuz eser saniyeler içinde güzel veya kötü kalıplarına büründürülmektedir. O yüzden sanatçının eserini yarattıktan sonra bir miktar sağır olması, üretimine karşı istek ve hevesini kaybetmemesi için önemlidir.”
1. Sanat anlayışınızdan bahseder misiniz?
Doğaya ve doğal olana karşı hayranlığım, yaşam biçimime ve buna paralel olarak sanatsal sürecime de yansımaktadır. Orman içerisinde çıktığım yolculuklarımda karşıma çıkabilecek herhangi bir canlı veya cansız doğal varlıkların, yaşam alanlarına müdahil olmadan görüntülerini sanatsal sürecime dahil ediyorum. Anlatımlarımda sıklıkla bitkisel motifler kullanmaktayım. Küçük bir ot parçasının veya heybetli bir ağaç görüntüsünün sahip oldukları yapısal çeşitlilikleri ve farklılıkları sonsuz bir görsel anlatım dili oluşturmaktadır. Ekosistemdeki giderek artan bozulmalar, küreselleşmenin ve tüketim kültürün yaygın olduğu bu dönemlerde doğayı merkeze alarak eserler üretmek benim için bir kaçış alanı oluşturmaktadır. Çalışmalarım da kişisel veya evrensel durumları, bitki görüntüleri ile özdeşleştirip metaforik bir anlatım yaratmaya çalışıyorum.
2. Yaratımınızı tetikleyen kaynak nedir?
Yaratımlarımı etkileyen ve tetikleyen en güçlü kaynak doğadır. Doğa içerisinde keşfettiğim görüntülerin kendi iç dünyamda bir karşılık bulmaları ile ortaya çıkan çalışmalardır.

3. Kendi açınızdan baktığınızda resim yapmak bir çatışma mı yoksa uyum mudur?
Benim açımdan resim yapmak kesinlikle bir çatışma içerisinde uyum arama mücadelesidir. Anlamlandıramadığım yoğun duygular içerisindeyken, üretme hevesim daha yoğun ve tutkulu oluyor. Kendimi çözümleyebilmek adına elime aldığım fırça veya kalem ile net bir cevap bulana kadar devam eden bu süreç bittikten sonra uyum arama çabasına girerim. Bu çatışma duygularım ile başlayıp varmak istediğim yere kadar devam etmektedir. Bütün bu karmaşık çatışmalar sonucu uyum yakalanırsa bir gülümseme beliriyor. Ancak uyumlu veya uyumsuz durum yakalayamamışsam bu döngü sonsuza kadar sürecekmiş gibi bir girdap içerisinde buluyorum kendimi.


4. Gerçeklik kavramı sanat anlayışınızda ne kadar yer kaplıyor?
Gerçeklikten kopuk ütopik eserler şimdiye kadar eserlerimde yer almadı. 2017 yılında açmış olduğum baskıresim sergisinde, hayatın kaçınılamaz sonu veya varlığın kontrastı olan ölüm üzerine eserler üretmiştim. Bu konuyu ele alırken kurumuş veya solmuş bitkiler metaforik anlatımımı beslemişlerdi.


5. Eserleriniz hayatın bir parçası olsaydı nerede olurdu?
Eserlerim hayatın acı ve endişe veren kısmında yer alırdı sanırım. Kişilik olarak çok enerjik ve keyifli bir yapıya sahip olsam da, eserlerim bu kısımda pek yer almıyor. Mutlu ve keyifli bir anın resmi nasıl yapılır bilmiyorum. Resim veya baskı yaparken kaygılarım ve sorgulamalarım eserlerin gidişatını da etkiliyor.
6. Sizce yaratıcılık bir başlangıç mı yoksa sonuç mudur, açıklar mısınız?
Yaratıcılık başlangıçtan doğum ile tüm varlıklara bahşedilmiş bir hediyedir. Yaratıcılığın bir sonuca bağlanması için olumlu çevre koşulları ile desteklenmesi ve beslenmesi gerekmektedir. Yaratım sürecindeki bir sanatçı da sonuç elde edebilmesi için başlangıcında yaratma güdüsüne ihtiyaç duymaktadır. Başlangıçta yakaladığı ve alevlendirdiği bu güdü sonuca ulaşırken karşılaşacağı tüm zorluklarda mücadele ederek üstesinden gelmesinde tek dayanağı olacaktır. Bence yaratıcılık, sanatsal sürecin bir başlangıcıdır.

7. Günümüz dünyasına bakıldığında popüler kültürün etkisini eserlerinizde hissediyor musunuz?
Günümüz dünyasında popüler kültür hayatımızın her aşamasında kendisini hissettirmektedir. Ancak ben eserlerimde tercih etmemekteyim. Bu konuda daha geleneksel bir tavır sergiliyorum. Hayatımda popüler kültürün müdahil olamadığı tek alan eserlerimdir.
8. Toplumsal dünyanın sanat anlayışınızda etkisini olduğunu düşünüyor musunuz?
Toplumsal dünyanın sorunlarından bir sanatçı olarak etkilenmemek mümkün değildir. Zaman zaman toplumsal sorunları eserlerime dahil ettiğim üretimlerim olmuştur. Ancak sıklıkla eserlerimin konusu, bireysel duygu çatışmalarımın görsel yansımalarıdır.

9. Estetiğin güncel söylemi sizce nedir?
Eser olarak nitelendirip ve izleyici karşısına çıkardığımız bir iş eğer kitsch değilse otomatik olarak estetik değerler çerçevesinde değerlendirilip, sorgulanıp anlam aranmaya başlanmaktadır. Ancak sanatçı eseri üretip izleyiciye sunduğu andan itibaren eserin estetik değeri tamamen izleyiciye göre değişmektedir. İzleyicinin ruh haline veya sanatsal bilgisine göre bir sınıflandırmaya dahil edilen eser, kendi serüvenini yaratmaktadır. Güncel estetik söyleminin ifadesinde en büyük rol izleyiciye verildiğini düşünmekteyim. Uzun uğraş, kaygı ve sorgulamalarla oluşturduğunuz eser saniyeler içinde güzel veya kötü kalıplarına büründürülmektedir. O yüzden sanatçının eserini yarattıktan sonra bir miktar sağır olması, üretimine karşı istek ve hevesini kaybetmemesi için önemlidir.
10. Türkiye’ de kadın sanatçı olmak sizin için ne ifade ediyor?
Türkiye’den öte, bir kadın sanatçı olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Tabi bu sanatı Türkiye’de konu edindiğimiz için birtakım zorlukları mutlaka olmuştur, olacaktır da. Türkiye’de kadın olmak sadece sanat alanında değil hayatın veya herhangi bir meslek dalının her alanında karşımıza çıkabilecek zorlukları bünyesinde barındırmaktadır. Ancak mücadeleci ruhum bu durumu hiçbir zaman engel olarak karşıma çıkarmadı. Aksine daha güçlü ve sağlam bir duruş sergilemem de etkili olmuştur. Ayrıca bu röportaj da 100 kadın sanatçı bünyesinde anılmaktan da onur duyuyorum. Sevgilerimle.

BUSE KIZILIRMAK KİMDİR?
1992 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 2010 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Öğretmeni Anabilim Dalında Lisans eğitimine başlar ve 2014 yılında tamamlar. Aynı yıl aynı bölümde Yüksek Lisans programına başlar ve 2017’de tamamlar. Yine aynı yılda Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Öğretmenliği Anabilim Dalında Doktora programına başlar. 2017 Ağustos ayında Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak göreve başlamıştır. 2017 Kasım ayında “Beşinci Mevsim” isimli ilk kişisel Özgün Baskıresim Sergisi Ankara’da açılmıştır. Görevlendirme ile Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalında göreve başlamıştır. 2019 yılında Niğde’ye tekrar dönmüş ve akademik görevine halen burada devam etmektedir. Yurt içinde ve yurt dışında birçok karma, projeli sergiler ve workshoplara katılmıştır. Sanatsal üretimine Niğde’de atölyesinde devam etmektedir. Baskıresim atölyesinde çukur ve yüksek baskılar, serigrafi baskı, cyanotype baskı, mono baskı ve deneysel baskı çalışmaları yapmaktadır. Bu tekniklerin yanı sıra doktora tez konusu olan banknot üretiminde kullanılan bir gravür tekniği olan ve ülkemizde henüz tanınmayan “taille-douce” tekniği uygulamalarını geliştirmek adına çalışmalarına devam etmektedir. İlgi alanları arasında bulunan bitkilerin bakım ve çoğaltımlarını serasında gerçekleştirmektedir. Kendine ayırdığı vakitleri spor yaparak, bitkileri ve bahçesinde bulunan hayvanları ile geçirmektedir.