”Sanatsal üretimi bir ifade aracı ve aynı zamanda benim dışımda kalanları deneyimleme çabaları olarak ele alıp, üretimlerimi bu doğrultuda yapmaktayım. Diğeri olabilmek durumunun her denemesi, aynı zamanda kendimin yeniden yapılanması şeklinde sonuçlanır.”
1. Sanat anlayışınızdan bahseder misiniz?
Her bireyin kendi özünde biricik oluşu düşüncesi çalışmalarımın temel noktasını oluşturmaktadır. Bu biriciklikten kasıt diğeri olmayı deneyimleyememek (deneyimlenemez çünkü her seferinde kendi zihnimle sınırlandırılırım), ve hep kendi merkezinden ötekini gözlemlemek durumuyla açıklanabilir. Bu noktadan bakınca sanat yapmak eylemi de, aynı çember içinde ama her seferinde farklı bir noktada benliğimin sonsuz tekrarının bir sonucudur.
Sanatsal üretimi bir ifade aracı ve aynı zamanda benim dışımda kalanları deneyimleme çabaları olarak ele alıp, üretimlerimi bu doğrultuda yapmaktayım. Diğeri olabilmek durumunun her denemesi, aynı zamanda kendimin yeniden yapılanması şeklinde sonuçlanır. Çünkü emin olduğum mutlak gerçeklik, yalnızca kendi zihnimin gerçekliğidir. Bu çabanın bir sonucu olarak da yolun sonu hep kendime çıkar.
2. Yaratımınızı tetikleyen kaynak nedir?
Kendimi ve ötekini anlama çabam. “Ben” ve “ben olmayan” varlıklarını birbirleri üzerinden kurar, pekiştirir. Ben, ben olmayan ile kendi varlığımın bilincine varırım. Ben olmayandan kasıt, benim dışımda kalan içinde yer aldığım dünyaya ait olan her şey. Yaratıcı süreç iki kutbun etkileşimiyle tetiklenir, üreten olarak sanatçı ve sanatçının içinde yer aldığı, etkileşime girdiği dünya. Bu iki kutup arasındaki ilişki ile kişi kendi dünyasını oluşturur.

3. Kendi açınızdan baktığınızda sanat yapmak bir çatışma mı yoksa uyum mudur?
Sanat yapmak eylemi benliğinle ve geri kalan her şeyle bir uyum olmuş olsaydı nihayete ererdi diye düşünüyorum. Oysa sanat yapmak eylemi hep yolda olmayı, adım atmayı, söyleyecek bir sözünün olmasını gerektiren bir süreç. Buna tam manasıyla bir çatışma diyebilir miyiz, belki kısmen evet. Ama ben çatışmadan ziyade bir çaba olarak nitelendiririm bunu.
4. Gerçeklik kavramı sanat anlayışınızda ne kadar yer kaplıyor?
Gerçeklik dediğimiz şey düşünen zihinden tamamen bağımsız olarak var olan, varlığı için herhangi bir düşünene ihtiyacı olmayan şey olarak öylece dururken, benim onun hakkında konuşmam, yargıda bulunmam, ancak kendi zihnimin sınırları dahilinde, gerçekliğin bendeki karşılığıyla olabilir. Gerçekliğe ulaşamam, oraya hiçbir zaman varamam, kendi gözlerim dışında başka gözlerle bakamam hayata hiçbir zaman. Bundan var oluşumuzun mahiyetinden kaynaklı doğal bir sonuç olarak bahsediyorum. Yani ben olmanın dışına çıkamam, bunu hiçbirimiz gerçekleştiremeyiz. Nasıl ulaşabiliriz ki ötekine, kendimiz dışında başka bir şeyi nasıl deneyimleyebiliriz ? Bu durumun bende yarattığı duygu, bütün hayatımızı saran, bütün varlığımızı çevreleyen, her daim bizimle olan büyük bir yalnızlık hissi. Hepimiz kendi zihnimizin içinde, birbirimize hiçbir zaman tam olarak dokunamadan, gerçekliğe hiçbir zaman ulaşamadan varlığımızı sürdürüyoruz. Kendi gerçekliklerimizi yaratarak. Dünyayla kurduğumuz ilişki de, sanat yapma eylemi de bu yarattığımız gerçeklik üzerinden yürüyor.

5. Eserleriniz hayatın bir parçası olsaydı nerede olurdu?
Eserlerim hayatın bir parçası olsaydı eser olamazlardı. Sanat nesnesi, sanatçının ona yüklediği, izleyicinin de ondan çıkardığı tinsel içerikle var olur. Bir taş parçasını taş parçası yapan şeyle bir sanat nesnesini sanat nesnesi yapan şey birbirinden farklı yapılanmalardır. Sanat nesnesini hayatın parçası olarak değerlendirmek, sanatın özüne aykırı bir durum teşkil eder.
6. Sizce yaratıcılık bir başlangıç mı yoksa sonuç mudur, açıklar mısınız?
Yaratıcılık bir süreç. Hep olmakta olan, süregiden bir çaba. İçinde olduğum dünyayı, gözümle gördüğüm, seslerini işittiğim, dokunduğum şeyleri anlama çabam.

7. Günümüz dünyasına bakıldığında popüler kültürün etkisini eserlerinizde hissediyor musunuz?
Hissetmemek mümkün mü? Sanat eseri içinde olduğu çağ ile beraber değerlendirilmeli. Popüler kültür de bu çağın bir parçası. Önemli olan olaylardan, durumlardan nasıl etkilendiğin, nasıl verim aldığın ya da alamadığın. Seni etkisi altına alıp üretim sürecinin şekillenmesini mi sağlıyor, yoksa sanat yapma eylemi içinde seni tetikleyen şey mi oluyor?
8. Toplumsal dünyanın sanat anlayışınızda etkisini olduğunu düşünüyor musunuz?
Toplumsal gerçekliğin bir parçasıyız. Bu gerçekliğin kurgusal bir gerçeklik olduğunun bilincinde olsak da, bizi şekillendirdiği gerçeğinden çok uzağa kaçamıyoruz.

9. Estetiğin güncel söylemi sizce nedir?
Sanat ve hayat arasındaki sınırın muğlaklaştığı, her şeyin sanat olarak sınıflandırılabildiği postmodern dönemle birlikte, estetiğin de sanatla birlikte ekseni değişmiş, sınırları belirsizleşmiştir. Artık baskın olan söylem biçimden çok içerik iken, giderek ticari bir kimlik bürünen sanat nesnesi için artık bunun da bir önemi kalmamıştır.
10. Türkiye’ de kadın sanatçı olmak sizin için ne ifade ediyor?
İçinde olduğumuz coğrafyayla sınırlı kalmayarak, sanatçı olmaktan öte başlı başına kadın olmak, toplumsal hayatın üzerimize yüklediği roller, kodlar, söylemler, baskılar neticesinde kendi içerisinde yeterince zorluk barındırmakta zaten. Cinsiyeti belirleyen biyolojik farkın ötesinde toplumsal cinsiyeti belirleyen bir takım yargılar gündelik hayatın her alanına sirayet etmiş durumda. Kadın ya da erkek olmak durumları evrensel biyolojik farklılıklara dayanırken, toplumsal cinsiyet çerçevesinde kadına ve erkeğe yüklenmiş roller kurmaca bir gerçekliğin ürünü olarak ve maalesef eşitliksiz bir dille temellendirilerek kuşaktan kuşağa aktarımını devam ettirmekte. Bunu toplumsal hayatın tüm aşamalarında, doğal olarak sanat alanın da rastlıyoruz.


